Önce bir HATIRLATMA yapıp, sonra da (hepimizin gördüğü bir hadise ile) HAFIZA tazelemek istiyorum.
ATATÜRK’ün koyduğu “YURTTA SULH, CİHANDA SULH” esasına sıkı sıkı sarılmadan savaşların sonu gelmez.
Bütün dünyayı kendine DÜŞMAN edip sonra da bunlarla SAVAŞMAYI MARİFET olarak sunan, bununla ÖVÜNEN ve ardından da MAĞDUR edebiyatına yatanlar olduğu müddetçe bu savaşlar devam eder gider.
***
Bir bakalım hele.
Kimler GELDİ, kimler geçti GÖZLERİMİZİN önünden !?
Bir zamanlar, bu dünyanın “KRALIYDILAR”
Kendilerini DÜNYANIN LİDERİ SANDILAR, buna İNANDILAR, halkı KANDIRDILAR ve Dünyayı idare etmeye kalktılar.
Biri SADDAM, diğeri de KADDAFİ’ydi ! (Kaddafi’yi dün gece yazdım)
SADDAM HÜSEYİN:
28 Nisan 1937 tarihinde Irak’ın Tikrit’indeki köyde doğdu.1957’de Baas Partisi’ne girdi. 1959’da dönemin Irak Başbakanı Abdülkerim Kasım’a karşı düzenlenen başarısız suikast girişimine katıldı.
Daha sonra Suriye’ye, oradan da Mısır’a kaçtı. 1963’de Bağdat’a geri dönerek dayısının kızı Sacide Talfah ile evlendi. UDAY ve KUSAY adlı iki oğlu oldu.
Aynı yıl içerisinde mareşal Abdüsselam Arif’in Baasçılara karşı düzenlediği darbe sırasında tutuklandı ve hapse gönderildi.
1967 yılında cezaevinden kaçarak Baas Partisi’nin liderlerinden biri oldu. 1969’da Devrim Komuta Konseyi’nin başkan yardımcılığı vazifesine getirildi. Kuzeni olan dönemin Devlet Başkanı Ahmed Hasan el-Bekr’e de en yakın kişilerden biri olarak ülke yönetiminde söz sahibi oldu.
16 Temmuz 1979 tarihinde Bekr’in sağlık gerekçeleriyle istifası üzerine makamını devraldı.
Çok kısa zamanda Devletin tamamına TEK BAŞINA hükmeder hâle geldi. Astığı astık, kestiği kestik idi.
KUDURMUŞ İT gibi etrafa saldırıyordu.
Bütün dünyanın LİDERİ olduğunu sanıyor ve kendini öyle göstermeye çalışıyordu.
İki oğlu UDAY ile KUSAY da, aynen Baba SADDAM gibiydiler.
Her türlü pis işlerin başındaydılar.
UDAY, kedi köpek yerine ASLAN besliyor ve şehirde ASLAN ile dolaşıyordu. Millete gözdağı veriyordu.
SADDAM Hüseyin, 1979 yılında İran’da gerçekleşen İslam Devrimi’nin Irak’taki Şii nüfusu etkilemesine tepki göstererek Huzistan’daki Araplar’a özerklik verilmesini istedi. Talepleri kabul edilmeyince de Cezayir Anlaşması’nın artık geçerli olmadığını ileri sürerek İran havaalanlarını bombaladı ve petrol alanlarını işgal etti.
Bu olay 9 yıl boyunca sürecek savaşın başlamasına sebep oldu.
İki taraftan yaklaşık 1 MİLYON insan ÖLDÜ; birbirine üstünlük sağlanamaması üzerine 1988 yılı Temmuz ayında ateşkes anlaşması imzalandı.
SADDAM, Türkiye’yi de TEHDİT ediyor, “Sabah kahvaltısını Bağdat’ta akşam yemeğini İstanbul’da yerim” diyecek kadar da KÜSTAHLAŞIYORDU.
Çok büyük silahlara sahip olduğunu KİMYASAL silah ve NÜKLEER silah sahibi olduğunu da söyleyip dünyaya kafa tutuyordu.
Nükleer denetimi için gelen heyete KAMYON dolusu HURDA kâğıt verip, “işte bütün belgeleri verdim” diyerek DALGA geçiyordu.
Çok iyi hatırlıyorum. O zamanlar Gaziantep’teydim.
Kuveyt’i işgal etme sıralarında bu herifin KİMYASAL silah atacağı korkusuyla Güneydoğu Anadolu’daki il ve ilçelerden bir çok insan Adana ve Mersin’e kaçmışlardı.
Millet, korkusundan pencerelerine NAYLON geçirmiş ve dışarıdan kimyasal etkisi gelmesini önlemeye çalışmaya başlamışlardı.
Gaziantep’de meşhur bir BAKLAVACI da, bağ evindeki pencereleri sıkı sıkıya naylonlamış ve bir TELEKIZ ile yatmıştı. Ama yaktığı mangaldaki çıkan zehirli gazdan ZEHİRLENİP ikisi birden ÖLMÜŞTÜ.
SADDAM, 2 Ağustos 1990 tarihinde, durup dururken bir saldırı ile KUVEYT’i İŞGAL etti, bütün zenginliklerini, bankalardaki paraları ve ALTINLARI YAĞMALADI.
ABD ve diğer ülkeler, “Yediğin içtiğin senin olsun, yeter artık, ÇIK oradan” dediler.
Çıkar gibi yapıp geri girdi. “Burası Irak’ın eski bir vilayetiydi, burası BENİMDİR” dedi.
Bütün petrol kuyularını YAKTI.
Bütün dünyanın NEFRETİNİ üzerine çekti. 16 Ocak 1991’de başlayan ve altı hafta süren bir savaşın sonunda ABD öncüğündeki askeri ittifak güçleri, SADDAM’ın ordusunu KUVEYT’ten çıkardı.
Saddam’ın askerleri tankları bırakıp YALINAYAK kaçtı.
ABD, Bağdat’ı bombaladı. Daha sonra 1998’de Irak’ın Birleşmiş Milletler silah denetçileriyle işbirliğine gitmemesi sebebiyle, Çöl Tilkisi Harekatı adlı operasyonda askeri ve stratejik noktalar yeniden bombalandı.
Ama, SADDAM akıllanmadı, ders almadı, ARLANMADI !
11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de yaşanan İKİZ KULENİN uçakla yıkılmasının ardından Saddam Hüseyin, yeniden Avrupa’nın hedefi haline geldi. Bunun üzerine Mart 2003 tarihinde başlatılan harekat sonucunda Saddam ve hükümeti üç hafta içerisinde çökertildi.
Halkı, O’nun heykellerini TERLİKLERLE döverek boynuna ip takıp YIKTI.
SADDAM KAÇTI SAKLANDI !
13 Aralık 2003 tarihinde Tikrit yakınlarında bir çiftlik evinde LAĞIM DELİĞİNDE yakalandı (veya o deliğe sokulduktan sonra resmi çekilip yayınlandı) ve yargılandı, 30 Aralık 2006’da Kurban Bayramı’nın ilk gününde asılarak İDAM edildi.
O ASLAN besleyen ve diğer Oğlu da Musul’da saklandıkları yerde ÖLDÜRÜLMÜŞTÜ.
Bitmez gibi görünen SALTANAT 34 sene sonra bitmiş oldu.


