YANLIŞ TEŞHİS ile DOĞRU TEDAVİ YAPILAMAZ !
İşte size ENFLASYON Meselesi ve TEDAVİSİ:
ENİŞTEM SÖÖLEDİ Ben de İNANDIM-Kandım ve MUTMAİN Oldum.
Efendim ENFLASYON denilen şeyin sebebi, temeli ve kaynağı neymiş biliyor musunuz ?
Önce bununla ilgili ne laflar ettiler kısaca onlara bi bakalım hele.
Önceleri, enflasyon falan YOK dediler ve bunlar, CeHaPe’nin uydurması gibi laflar ettiler.
Sonra, enflasyon yok, sadece FİYAT ARTIŞLARI var; bu artışlar da Tarım Kredi Kooperatifi mağazalarının 1000 tane yenisini açınca bunun üstesinden geleceğiz diye müjdeler verdiler. Ama Olmadı.
Enflasyon değil HAYAT PAHALILIĞI var dediler ve Enflasyona karşı ALIM GÜCÜMÜZÜ ARTIRDIK dediler. Fakat tutmadı.
Sonra, enflasyon VAR, fakat biz, halkımızı enflasyona EZDİRMEYECEĞİZ gibi laflar ettiler;
En sonunda da;
Enflasyonun sebebi ve temeli olarak (Bayram şeklinde kutladıkları günde) 15 Temmuz Ayaklanma teşebbüsünü gösterdiler.
Amma ve lâkin heç biri tutmadı, olmadı ve olmayacaktır da.
Bi hastalığın sebebini tam olarak bilmeden TEDAVİ edilmesi çok zor ve hatta imkânsızdır.
Onun için diyorum ki;
Hayır efendim HAYIIIRRR, bunların heç biri değiiillldiiirrr !
Zaten daha geçen gün, AKePe’nin Milletvekili olan Metin Bulut isimli bir adam da, “Ekonomik KRİZDEN Biz SORUMLU DEĞİLİZ” deyiverdi ve meseleyi kökünden hallediverdi.
Ki, en DOGRİ olanını da bu adam söylemiş oldu.
Neyse …
Şimdi biz gelelim bu meselenin en DİBİNE, yani TEMELİNE ve yani bu işin SORUMLUSUNUN tesbitine !
Enflasyonun sebebi ve temeli LOZAN Barış Antlaşması’nın GİZLİ maddelerinin sonuncusundan bi evvelki maddesindedir.
Biliyoruz ki, Lozan Barış Antlaşması’nın ilk açılışı 20 Kasım 1922 Salı günü saat 16’da başlamış ve çeşitli toplantılardan sonra 17 Temmuz 1923 akşamında sonuçlanmış, imza töreni de 24 Temmuz 1923’de yapılmıştı. (Türkiye’yi temsilen İSMET İNÖNÜ vardı. Diğer devletler de İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ile Ek Sözleşmelerde imzası olanlar da S.S.C.B, Belçika, Portekiz ve Bulgaristan idi)
İşte o son toplantının yapıldığı binanın alt tarafındaki CAFEde bizim ENİŞTEMİZ de o sırada NessCAFE içiyormuş ve konuşulanları duymuş ve bunu da bizim ENİŞTE can kulağıyla dinlemiş ve beynine nakşetmiş.
Aynen bugün duymuş gibi aynısını bana şööle nakletti:
KÂFİR Gâvurlar, “100 sene sonra bu sözleşme ÖLMÜŞ olacak ve Türkiye tamamen serbest kalacak. Bu 100 seneden önce eğer Türkiye’nin başına bir adam gelir de Dünya LİDERİ olmaya HEVESLENİRSE, Bizim Dünya HAKİMİYETİMİZE SON VEREBİLİR. Bunun önüne geçebilmiş olmak için Antlaşmanın sona ereceği son senelerinde ortaya ENFLASYON diye bi şeyler çıkarılması için İÇ MİHRAGLARIMIZ harekete geçirilecek ve bu Adamın İKTİDARI YIKILACAKTIR” demişler .
Ve tabii bööle bi şey açık açık Antlaşmaya konulamayacağı için diğer GİZLİ maddelerin en sonundan bi evvelki madde olarak eklenmiş. (En sonuncu GİZLİ maddenin ne olduğunu Eniştem tam duyamamış. Çünki, dinlendiklerini hissettikleri için konuşmalarını SESSİZE almışlar)
İşte memleketimizin başına gelen ve Dünya Lideri olmamıza engel olacak gibi görünen bu FELAKET, Gizli madde yüzünden ENFLASYON CANAVARI olarak karşımıza çıkarılmış bulunmaktadır ki, bu iş DIJ Güclerin, İÇ Mihraglar ile yaptıkları işbirliğinin neticesi olduğu gayet açık görünmektedir.
Yani, bu FELAKET vaziyet suret-i kat’iyede başımızdakilerin BECERİKSİZLİĞİNDEN başımıza musallat OLMAMIŞTIR ve Metin Bulut denilen Milletvekilinin dediği gibi, SORUMLUSU başımızdakiler DEĞİLDİR.
Ne o, İNANMADINIZ mı ?
Niye, İHTİLAL teşebbüsü bile başkalarının “ENİŞTESİNDEN” öğreniliyor ve buna İNANILIYOR ve inandırılıyorsa benim ENİŞTEME niçün inanılmasın ?
Ama eğer, yine de inanmayacaksanız, aha size doğrunun da doğrusu, yani ESAHH olan bizim köyde vuku bulan bi hadisenin canlı şahidi olarak şu laflarıma kulak verin hele:
Ben o zamanlar çocuktum, ama aklım başımdaydı. (Yani şimdiki gibi CÜCÜK değildi)
O zamanlar KASIM Dedemin geniş arazileri, yüzlerce koyunu keçisi, DEVELERİ, eşekleri, katırları, beygirleri ve beygir arabaları vardı. Hasılatın Antep’e naklinde DEVE kervanları kullanılırdı.
Dedemin bir de çok iri-yarı bi EŞEĞİ vardı ki, KATIR gibi bi şeydi. Diğer eşeklere biner yarış yapardık ama, ona binmeye korkardık.
Bir gün LÖK DEVENİN biri (yani, POTUK değil çok büyük deve) HASTALANMIŞ; bizim çobanlar da bu hastalığı tedavi edememiş. Mecburen Antep’te BAYTARA götürülmesi icab etmişti. O zamanki bir LÖK DEVE bu zamanın bir KAMYONETİ demekti ki, TAMİR gibi TEDAVİSİ şarttı. Onun için mutlaka BAYTARA götürülmeliydi. Baytar da ancak Antep’de vardı.
Bu iş için Dedemin işçilerinden olan akrabamız Ali Dede, bu işle görevlendirilmişti.
Ali Dede, Dedemin o büyük eşeğine binmiş LÖK DEVEYİ de KUCAĞINA oturtmuş; yardımcı olarak da Dedemin çobanlarından KİRREY HASEN’i yardımcı (yaya) olarak yanına almış ve Antep yoluna koyulmuştu.
Bütün köylü (ve tabii ki, ben de) onları yolcu etmek için köyün çıkışında toplanmıştık.
Ali Dede, çok ufak tefek bi adam olduğu için eşeğe fazla ağır gelmemiş ve DEVE ile beraber eşeğin sırtında yer edebilmişti.
Antep’e ulaşmışla rama tedavi başarılı olamamış ve o DEVEYİ KESMEK zorunda kalmışlar. Birazını LAHMACUN olarak yaptırmışlar ve geri kalan etleriyle beraber köye dönmüşlerdi.
Dedem de bizler de çok ÜZÜLMÜŞTÜK. Ama LAHMACUNLARI yediğimiz ve günlerce kebabını yapıp doyduğumuz için de çok SEVİNMİŞTİK.
Ne o, İNANMADINIZ mı ?
İnanmadınızsa aha gidin Dayım Oğlu ALTAY OĞUZ’a sorun. O zamanlar O da bizim bitişik (Anamın köyü olan) KEFERSARI’ daydı. Bu hadise de, Babamın köyü olan KANDEVİR’de olmuştu.
Heeeyyy ALTAAAYYY !
Var mı bunda bi YALAN ?
Haydi hemencecik HAKİKATİ sööle heç bi şey GİZLİ kalmasın !?
Biliyorsun ki, o LAHMACUNLARDAN size de göndermiştik; sakın unutmayasın.


